“`html
T24 Haber Merkezi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, uluslararası bir heyetle beraber, İmralı Adası’nda uygulanan “tecridin” kaldırılması ve PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na resmi bir başvuru gerçekleştirdi. Başvuru, çeşitli siyasetçiler, sendikacılar ve gazetecilerin de yer aldığı önemli bir delegasyon ile yapıldı.
Başvuru dilekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“İmzası bulunan uluslararası delegasyon üyeleri olarak, bakanlığınızın uygun gördüğü bir tarihte, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmeyi talep ediyoruz.
Gerekli izinlerin verilmesi hususunda saygılarımızla arz ederiz.”
Heyet, Avrupa Sol Parti Başkanı Walter Baier, İtalya Yeşil Sol İttifakı Milletvekili Francesca Ghirra, Matteo Massa, Portekiz Cumhuriyet Meclisi Üyesi Eduardo Jorge Costa Pinto, Katalonya Milletvekili Eulàlia Reguant Cura, Katalonya CUP Yönetim Kurulu Üyesi Blai Tabarner, Norveç Kızıl Parti Kürt Dayanışma Grubu Yöneticisi Anne Kulseng Berg, İtalya Genel İşçi Konfederasyonu Yöneticisi Caterina Posterino, İtalya İşçi Konfederasyonu Yöneticisi Francesca Baruffaldi, gazeteciler Benedetta Rossi ve Daniela Galie gibi isimlerden oluşuyordu. Ayrıca, Paris Büyükşehir Belediye Meclisi Komünist Grup Başkanı Raphaëlle Primet, Almanya Sol Parti Hesen Eyalet Yöneticisi Jakob Migenda ve Almanya Sol Parti Yöneticisi Yusuf Karacelik de katılım sağladı.
Başvuru sonrasında uluslararası heyet adına açıklama yapan İtalya Yeşil Sol İttifakı Milletvekili Francesca Ghirra şu değerlendirmelerde bulundu:
“Abdullah Öcalan’ın sesi büyük bir önem taşıyor.”
“Bizler burada DEM Parti’yi desteklemek ve Kürt halkıyla dayanışmamızı göstermek amacıyla bulunuyoruz. Bu kritik dönemde, Türkiye hükümetiyle iletişim kurarak yapıcı bir diyalog geliştirme potansiyelinin keşfine inanıyoruz. Ayrıca, Sayın Abdullah Öcalan’ın sesinin önemini özellikle vurgulamak istiyoruz.”
Tel Rıfat’ın işgali ve Halep’teki Kürt bölgesine yönelik saldırılar, Kürt nüfusunu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. 26 Kasım’dan bu yana Halep bölgesinde yaşanan, binlerce sivilin yaşamını tehdit eden aşırı askeri tırmanış endişe vericidir.
Durum kritik ve giderek artan bir insani krizle karşı karşıya kalan siviller için tehlike büyüktür.
Rojava Devrimi, kendi kaderini tayin hakkı, insan hakları ve baskıya karşı direniş açısından önemli bir örnek teşkil etmiştir.
“En zor koşullarda bile adil ve kapsayıcı bir toplum inşa edilebilir.”
Daha doğrusu, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinde gelişen bu devrim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve barışçıl bir yaşamı teşvik eden bir model oluşturmuştur. Rojava, çatışma ve istikrarsızlık ortamında bile, adil ve kapsayıcı bir toplum yaratmanın mümkün olduğunu göstermektedir.
Kürt güçlerinin direnişi, IŞİD terörizmine karşı mücadele ve bölgedeki istikrar açısından kritik bir rol oynamıştır. Ancak, 2014’teki tarihi Kobane direnişinin üzerinden on sene geçmiş olmasına rağmen, bu toplumsal model hem Kürt halkının hem de Rojava’nın temsil ettiği özgürlük ve demokrasi değerleri için büyük bir tehdit altındadır.
“Yeni bir insani felaketi önlemek için acil müdahale şart.”
Bu nedenle, şiddeti sona erdirmek ve yeni bir insani krizin önüne geçmek için süratle ve kararlılıkla harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Suriye’nin ve orada yaşayan toplulukların geleceği belirsiz, ancak uluslararası dayanışma ve güvenlik ile onuru koruyacak somut siyasi ve insani yanıtlar, Suriye iç savaşına çözüm imkanı sunabilir.
Kürt halkının durumu, hem Türkiye hem de uluslararası toplum için kayda değer sonuçlar doğurmaktadır.
Sayın Abdullah Öcalan’ın, Türk hükümeti ile Kürt toplumları arasında bir diyalog ve anlayış oluşturmadaki katkısının büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Özellikle 2013-2015 yılları arasında Sayın Öcalan’ın sağladığı barışçıl çözüm önerileri, sürece olumlu katkılar sağlamıştır.
Sayın Öcalan’ın tecrit altında tutulduğu koşullar, ulusal ve uluslararası hukuka aykırıdır.
AİHM Kararı Hakkında Bilgilendirme
18 Mart 2014’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sayın Öcalan’a verilen şartlı tahliye imkanı olmaksızın müebbet hapis cezasının AİHS’in 3. Maddesi gereğince ihlal edildiğine hükmetmiştir. Bu madde, hiçbir kişinin işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyle karşılaşmaması gerektiğini belirtmektedir. Mahkeme, Sayın Öcalan’a verilen cezanın umut hakkını ihlal ettiğine ve fiilen bir ölüm cezasına denk geldiğine de karar vermiştir.
19 Eylül 2014 tarihli kararında ise Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye AİHM kararlarına uyması yönünde çağrı yapmıştır. Tüm bu eleştirilere ve kararların uygulanmamasına rağmen, Sayın Abdullah Öcalan’ın yasa dışı olarak tecrit edilmesi 2021 yılından bu yana sürmektedir.
Türkiye hükümetine uluslararası hukukun bu kritik kararını hatırlatmak ve demokrasi ile insan haklarına bağlılık çağrısında bulunmak amacıyla buradayız. Bu nedenle, Sayın Öcalan’ın derhal serbest bırakılmasını ve somut barış görüşmelerinin bir an önce başlamasını talep ediyoruz. Kürt halkı için adil bir barış anlaşması sağlanana kadar bu çabalara kararlılıkla devam edeceğiz.